Nutuk / Gençliğe Sesleniş ve Gençliğin Seslenişi

Teşekkürler post ...

Atatürk, Büyük Nutuk (Söylev) adlı eserini, 15 Ekim 1927 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasında 6 gün (36 saat 33 dakika) süre ile okumuş ve bitişinde dinleyicilere şöyle seslenmişti:

Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.

Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum.

Bu sözlerinin ardından da Türk gençliğinin kulağına küpe olması gereken sözlerini sıralamaya başlamıştı. Günümüzde densizlerin görmezden geldiği, hatta gereksizliğini bile söyleme cesareti bulduğu bu sözlere sahip çıkmak, onları unutmamak ve unutturmamak gerekir. Atatürk görünüşte gençliğe seslenmiş olabilir, ama bu görev sadece onların değil ”Ne mutlu Türk’üm!” diyen, diyebilen herkesindir. Sözcüklerin arkasını iyi okuyabilmek, kavrayabilmek, gerçekleri görmek, beklentiler doğrultusunda gereğini yapmak, ülkesini ve milletini seven herkesin vazgeçilmez görevi olmalıdır. Bu durumda sözde milliyetçiliğe, hamaset duygularıyla sarf edilmiş sözlere ve abartılara gerek kalmayacaktır.

Gelin şimdi o günkü söylemine en yakın haliyle bu sözleri bir kez daha okuyalım. Dil belki kimilerince ağdalı olarak değerlendirilebilir. Neden günümüz söylemine yakın olarak daha sade bir dille aktarmadığım da sorgulanabilir. İsteyen internetin nimetlerinden(!) yararlanarak istediği metne, hatta iğrenç denebilecek şekilde dalga geçercesine güncellemelerine de rastlayabilir. Bu tür güncellemeleri ben şahsen içime sindiremiyorum. Atatürk’ün sözleri üzerine söz söylemeye hakkım ve yetkim olmadığı gibi cesaret de edemiyorum. Herkesin bu duyarlılık içerisinde haddini bilmesini beklemek en doğal hakkım olsa gerek. Büyük Nutuk’un yetkin kişilerce çok güzel güncellemeleri yapılmıştır. Elbette bu bölüm de günlük dille yazılıp okunabilir. Buna rağmen ulu önderin son sözlerinin yer aldığı bu kısacık metnin aslına uygun kalmasından ve öğrenilmesinden yanayım. Bu bölümde geçen 3-5 sözcüğü öğrenmekten aciz bir gençliğin varlığını düşünemiyor, kabullenemiyorum. Eğer anlamadığı sözcüklerle ilgili olarak kısa bir araştırma yapma gayretini göze alamayan biri varsa zaten olay bitmiştir.

Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927

Yazımın bu bölümünde, Prof. Dr. Afet İnan’ın, ”Atatürk’ün Büyük Nutku’nun 50. Yılı Semineri”nde sunduğu “Atatürk’ün Büyük Nutku’nun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi” başlıklı bildirisinde gündeme taşıdığı güzel ve anlamlı bir anısını aktarmak istiyorum.
Bu anılardan anlaşıldığı kadarıyla Atatürk’ün, 1 Temmuz 1927’de Dolmabahçe Sarayı’na geldiğini ve o tarihten sonra her gece yakın arkadaşlarıyla toplanarak Nutuk’un müsveddelerini okuduğunu ve üzerinde tartışma açtığını görüyoruz.

Şimdi benim tanık olduğum olay şöyle. Sıcak bir yaz gününün gecesi; Atatürk’ün çevresinde daha kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı.

O, adeta arkadaşlarına bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde “Oturunuz ve dinleyiniz!” dedi. Nutuk’un sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyicilerin nefes dahi almadıklarını sanıyorum, yahut bana öyle geldi; çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve millî bir heyecanın etkisinde yaşıyordum. Bütün millî mücadelenin tarihi olan Nutuk, bu satırlarla son bulacaktı.

Atatürk, bu metni okuyup bitirdiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını da bizlerden saklamamıştı. Bunu da gayet iyi hatırlıyorum.
Fakat okuduktan sonra şöyle bir durum oldu. Bu Gençliğe Hitabe okunduğu akşam tarih olmuş olaylar, konuşma konusu değildi.

Atatürk, coşmuş konuşuyor ve başkalarına konuşma fırsatı vermiyordu. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği üzerinde duruyordu. Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği cumhuriyete inananlara onu koruyanlara ve yaşatacak olanlara emanet etmek gerekiyor diyordu.

Gençliğe Hitabe yazısını ilk dinleyenlere methetmek fırsatını dahi verdiğini hatırlamıyorum. Zaten methedilmeyi pek sevmezdi. Bir gün, bu arada söyleyeyim, “Beni methetme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız onları söyleyin.” demişti. Sözleri hâlâ bugün dahi kulaklarımda akisler yapmaktadır: “Gençliği yatıştırınız. Onlara ilim ve irfanın müsbet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit, Türk milleti yükselecektir.” diye telkinlerde bulundu. O, Türk gençliğinin sağduyusuna, milliyetçiliğine, vatan sevgisine inandığını ve onlara güvendiğini söylüyordu.

505-506 sayfa numarasını taşıyan bu son yapraklarda (müsveddeler) hemen hiçbir düzeltme yoktur. Yazı Atatürk’ündür. Üç yerdeki düzeltme ise yazarken yapılmıştır. Evvela “Ey Türk Genci” denmiş; fakat hemen genci kelimesi silinerek “gençliği” olarak düzeltilmiştir. İkincisi ise “Galipler cebren ve hile ile” cümlelerini başındaki “galipler” kelimesini silmiştir. Fakat en sonunda yarım bıraktığı bir cümle var “Efendiler” diyor. “Son kuvvetini kendi mefkuresinden ve damarlarında bulan Türk evladının elinde istiklal ve cumhuriyetin ilanihaye mahfuz ve masun olacağına ve sancağımızın itibarı daima yüksek bulunacağına” demiş, onu bitirmeden burada kesmiş.

Bu, kendi küçük ama anlamı çok yüce anıyı okuduktan sonra bilmem hâlâ bu hitabenin başka biri (İsmet İnönü) tarafından kaleme alındığı ne derece ciddiye alınabilir? Öyle bile olsa ne değişir? Önemli olan bu eserin bütünlüğü içerisindeki tutarlılığı ve Gençliğe Hitabe’nin eseri tamamladığıdır. Bize düşen ve bizden beklenen, içimizdeki ve dışarıdaki şer yuvalarının ektiği tohumlar karşısında birlik ve dirliği koruyabilmek amacıyla, bu seslenişten almamız gereken dersler gereğince davranmak ve göğsümüzü gere gere ”Ne mutlu Türk’üm!” diyebilmektir.

NUTUK hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere NUTUK sayfamızı öneriyorum. Hazırlamış olduğum bu sayfada, eserin tamamını aslına uygun olarak okuyabilir ya da seslendirilmiş halini dinleyebilirsiniz.

***

Yıllar önce gençliğe seslenen Atatürk’ün, sanki bugünleri görmüş ve yaşamış gibi ileriye dönük olarak dile getirdiği ve bir tür uyarıda bulunduğu sözlerini hatırlamakta yarar var diye düşünüyorum. Günümüzde bu seslenişi sık sık dinlemekte yarar olduğu kanısındayım.

Bu sözlere cevaben Türk gençliğinin Atatürk’e seslenişi:

“Ey Atam!

Türk gençliği olarak, varlığımızın en değerli parçası olan, bağımsızlığın, cumhuriyetin ve devrimlerinin yılmaz bekçileriyiz. Bu karar, onurlu ve ilkeli irademizin göstergesidir.

Bizi hiçbir kuvvet yolumuzdan döndüremeyecektir. Bizler, bütün gücümüzü senin emanetlerinden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki Türklük onurundan alıyoruz. Senin ilkelerin doğrultusunda attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçli olacaktır.

Varlığımızın ve birliğimizin esası olan bağımsızlık ve cumhuriyet; eğilmeyen başları ve bükülmeyen bilekleriyle buna sahip çıkan onurlu Türk evlatlarının elinde kuşaktan kuşağa aktarılacak, sonsuza dek yaşatılacaktır.

Bağımsızlığımıza, cumhuriyetimize ve toprak bütünlüğümüze göz diken, onları yok etmek isteyen düşmanların ve onlarla işbirliği yapan içimizdeki hainlerin, satılmışların varlığını biliyoruz. Onlara sinsi emellerini gerçekleştirme fırsatı vermeyeceğiz.

Düşman, en modern silahlarla donanmış olarak en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsa bile, tek yumruk olmasını bilen ulusal birliğimizi bozamayacak, yenilmez Türk gücünün ve inancının zerresini sarsamayacaktır.

Bağımsızlığımızı, cumhuriyetimizi ve toprak bütünlüğümüzü korumak gerektiğinde, içinde bulunacağımız koşullar ne olursa olsun inancımızı hiç yitirmeyecek, bu uğurda can veren şehitlerimizin gittiği yoldan sapmayacağız.

Kudret ve cesaretini 5000 yıllık geçmişinden alan bu gençlik, vatan sevdasıyla yoğrulmuş damarlarındaki asil kanın varlığını bilmekte ve ona layık olabilmek için bütün engelleri aşarak her türlü güçlüğü yenmek azmindedir.

Ey Türk ulusunun ulu önderi! *

Her zaman, her yerde ve her koşulda, senin ilkelerinden ayrılmayacağıma, ulusumun çağdaş uygarlık doğrultusunda onurlu bir şekilde yaşayabilmesi için dilimden ve dinimden ödün vermeden elimden geleni yapacağıma, bu amaçla çok çalışacağıma, namusum ve şerefim üzerine söz verir, varlığımı Türk ulusuna adarım.

Ne mutlu “Türk’üm” diyorum.”

***

Tahsin MELAN

 

 

 

Please follow and like us:
Pin Share

Author

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


Warning: Undefined array key "sfsi_plus_copylinkIcon_order" in /var/www/vhosts/bizimdilimiz.com/httpdocs/wp-content/plugins/ultimate-social-media-plus/libs/sfsi_widget.php on line 275

Warning: Undefined array key "sfsi_plus_riaIcon_order" in /var/www/vhosts/bizimdilimiz.com/httpdocs/wp-content/plugins/ultimate-social-media-plus/libs/sfsi_widget.php on line 278

Warning: Undefined array key "sfsi_plus_inhaIcon_order" in /var/www/vhosts/bizimdilimiz.com/httpdocs/wp-content/plugins/ultimate-social-media-plus/libs/sfsi_widget.php on line 279

Warning: Undefined array key "sfsi_plus_inha_display" in /var/www/vhosts/bizimdilimiz.com/httpdocs/wp-content/plugins/ultimate-social-media-plus/libs/sfsi_widget.php on line 347
RSS
Follow by Email