|
3-38) Sivas'ta bana karşı yapılan bir teşebbüs: Şeyh Recep olayı
Amasya'ya vardıktan sonra, İtilâf ve Hürriyet'çilerin yabancılarla birleşerek birtakım haince işlere giriştikleri yolunda bilgiler almıştık. Bunu derhal bir genelge ile her yere bildirmiştim. Sivas'ta da, Padişah'a, aleyhimde telgraf çekilme gibi bir teşebbüs bulunduğunu haber aldım, fakat inanmadım.
Elbette, Hey'et-i Temsiliye'deki arkadaşlarımızın, karargâhımıza bağlı şahısların, valinin ve daha başkalarının dikkat ve uyanıklığı buna engeldir dedim.
Oysa, Şeyh Recep ve arkadaşlarından Ahmet Kemal
ile Celâl adlarında üç kişi, bir gece telgrafhanede, kendilerine
bağlı bir
telgrafçı vasıtasıyla istedikleri telgrafları çekmişler...
Gerçekten, Amasya telgrafhanesinden Salih Paşa'ya
ait şu telgrafı getirdiler:
18613 K.
82 Sivas, 18.10.1919
Bahriye Nâzırı Devletli Salih Paşa Hazretleri'ne
Padişah Hazretleri'nin Yaveri (87) Saadetli Naci
Bey
Hazretleri'ne
Aylardan beri memleketimizde olup bitenleri anlamak ve bunların içyüzünü öğrenmek üzere, il merkezine kadar zahmet buyurup gelmenizi memleket ve millet menfaatları adına diler, yine memleket ve millet adına makine başına teşriflerini bütün bağlılığımızla istirham ederiz.
Şeyh Şemseddîn-i Sıvasî Ulemâ (88) Eşraf (89)
torunlarından Recep Kâmil, tüccar ve esnaftan
Zaralı-zâde Celâl yüz altmış kişinin mührü vardır.
İlyas-zâde Ahmet Kemal
Bana da 19 Ekim 1919 tarihli olan şu telgraf geldi:
Amasya'da Mustafa Kemal Paşa'ya
Halkımız, Padişah'ın ve hükûmet in görüşlerini Salih Paşa'nın
kendisinden yahut da güvenilir bir ağızdan işitmedikçe, aradaki
anlaşmazlığa çözülmüş gözüyle bakamayacaktır. Bu bakımdan iki yoldan
birini seçmek zorunda olduğunuzu arz ederiz.
İlyas-zâde Zaralı-zâde Şeyh Şemseddin-i Sıvasî
Ahmet Kemal Celâl torunlarından Recep Kâmil
Efendiler, biz bütün memleket için doğru yolu göstermek ve halkı
aydınlatmakla uğraşıyoruz. Fakat düşmanlarımız da bize karşı, her
yerde ve hattâ içinde bulunduğumuz Sivas şehrinde bile, alçakça
niyetlerini gerçekleştirebilecek aşağılık vasıtalar bulmakta
başarılı olabiliyorlar.
Bütün uyarılarımıza rağmen, ben oradan ayrılır ayrılmaz, Sivas'taki şahısların dalgınlığı, her yerde ne kadar çok ilgi gevşekliklerinin ve göz yummaların doğmuş olduğuna güzel bir örnek oluşturuyor.
19 Ekim günü, Sivas'taki arkadaşlar, Hey'et-i Temsiliye imzasıyla şu telgrafı veriyorlardı:
Amasya'da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
Şeyh Recep ve arkadaşlarının Zâtıdevletlerine çekilmek üzere
telgrafhaneye şimdi verdikleri telgraf sureti, aşağıda aynen arz
olunur:
Bu konuda Topçu Binbaşısı Kemal Bey, ayrıca soruşturma yapmaktadır.
Bu telgrafa, aldığımı arz ettiğim telgrafın
suretini de ekliyorlar. Sivas Telgraf Müdürü de aynı gün şu bilgiyi
veriyor:
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
Şeyh Şemseddîn-i Sıvasî Torunlarından Recep, İlyas - zâde Ahmet Kemal ve Zaralı - zâde Celâl imzalarıyla yazılan telgrafları takdim ederim. Bu telgraflar gece getirilmiş ve memurlarımız tehdit edilerek yazdırılmıştır. Herkesin, kendi şartları içinde elbette telgraf yazma hakkı vardır.
Ancak, makine odasına önüne gelenin girmesi yasak olmak şöyle dursun, memurlara gözdağı verilerek korkutulmaları gibi hükûmetin otorite ve haysiyetini zedeleyecek davranışlarda bulunmak, doğrusu isyan niteliğindedir. Durumu Valilik yüksek katına arz ettim.
Memlekette sağlıklı bir düzenin kurulması için çalışmakta olan zâtıdevletlerine de arz ederim. Derin saygılarımın kabul buyurulması istirham olunur.
19 Ekim 1919 Başmüdür
Lütfü
İstanbul Merkez Şefi Bey'e:
Halkın ağzından arz olunan, memleket ve milletin selâmeti için takdimi istirham edilen telgraflarımızın yerine ulaştırılmasına engel olan din ve devlet hainidir. Sonunda kan dökülmesine sebep olacaktır, Padişah'a duyurmak için kararlılığımız kesindir. Cevap bekliyoruz.
Mabeyn-i Hümâyûn Başkitabeti (90) Yüksek Katına
Yüksek aracılığınızla Padişah Efendimiz'e biz kullarınca takdim
kılınan dilekçenin cevabını, vatan ve millet adına makine başında
bekliyoruz,
Mabeyn-i Hümâyûn Aracılığı ile Halife
Hazretleri'nin Yüce Katına
İlimiz Sivas'ta, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla
kurulan Kongre Hey'eti'nin başkanı Mustafa Kemal Paşa, etrafa, siz
Padişah Efendi'mizin güven belgelerini taşıdığı haberini yayarak,
memleketimizde kötülüklerini örtbas etmek isteyen küçük bir grupla
birlikte, kendilerini millî iradenin temsilcisi gibi gösteriyorlar.
Oysa, şanlı Halifemiz ve sevgili Padişahımız'a bu yönden bağlı
olmamız ve mutlak olarak bağlanmamız dinimizin gereği olduğundan,
Bahriye Nâzırı Salih Paşa ile Efendimiz Hazretleri'nin Başyaveri
Naci Beyefendi'nin Amasya'ya gönderildiklerini haber aldık.
Halk arasında kendini gösteren heyecanı yatıştırmak için, bilginlerden, şehrin ileri gelenlerinden ve tüccardan iki yüzü aşkın imzayı taşıyan davetiye telgrafımıza cevap alamadık.
Kamuoyunun ne durumda olduğunun bizzat yerinde görülmek üzere, kendilerinin Sivas'a kadar gönderilmesini bütün bağlılığımızla eşiğinize yüz sürerek yalvarır ve niyaz ederiz. Bu konuda ve her halde emir ve ferman Padişahımız Efendimiz Hazretleri'nindir.
Efendiler, düşmanlar, Şeyh Recep'e gerçekten önemli bir rol oynatmış bulunuyorlardı. Sırası gelince arz edeceğim belgelerden, Sait Molla'nın Rahip Frew'a yazdığı 24 Ekim tarihli bir mektubunda, Molla, papaza «Sivas olayını nasıl buldunuz? Biraz düzensiz ama yavaş yavaş düzelecek» diyordu.
Bütün milletin birlik ve dayanışmasından ve millî teşkilâtın memleketin her köşesine yayıldığından bahseden, milletin ortak isteğine uyarak, askerî ve millî teşkilâta dayanarak kabineyi düşüren, yeni kabine ile karşı karşıya geçen bir hey'etin başkanı aleyhinde tam yeni kabine temsilcisiyle görüşmelere girişeceği bir sırada ve bu maksatla Sivas'tan ayrıldığının hemen ertesi günü- bütün Sivas halkı adına ayaklanma çıktığını gösterir bir telgrafın, telgrafhane tehdit edilerek çektirilebilmesi elbette anlamlı idi.
Bizzat içinde bulunduğu Sivas halkı, böyle bir hey'etin aleyhinde olunca, bütün milletin, aynı duygu ve düşüncede olmayacağını ispat etmek gerçekten güçtür. O halde, temsil yeteneği böyle olan bir hey'etle başkanının dayandığı gücün de çürük olacağı yargısına varmak neden doğru olmasın!
Sivas'tan yükseltilen bu sesin düşmanlar için ne
kadar kuvvetli ve önemli olduğu takdir buyurulur.
Efendiler, Salih Paşa'ya ait telgrafı, Amasya'ya geldiğinde
kendisine verdirdim. Ancak, Şeyh Recep ve arkadaşlarının hükûmetçe
cezalandırılmalarını istedim.
Sivas'taki Hey'et-i Temsiliye üyelerine de telgraf
başında 19 Ekimde şunları sordum:
1 — Şeyh Recep, Ahmet Kemal ve Celâl imzalarıyla Saray Genel
Sekreterliği'ne çekilen telgrafı gördünüz mü?
2 — Telgrafhânede nöbetçi subayı yok mu?
3 — Hepiniz orada olduğunuz halde böyle bir küstahlık nasıl yapılabilir? Kaldı ki, bu çılgınların teşebbüsleri hepinizce biliniyor. Salih Paşa'ya ve Naci Bey'e yazılmış üç imzalı telgraf hazırladıklarını biz buradan işitmiştik. Sizin bundan haberiniz yok muydu?
4 — Yabancılarla birlikte İtilâf ve Hürriyet'çilerin birtakım haince hareketlere giriştikleri konusunda dün bir genelgeyle yapılan tebligat alınmadı mı?
5 — Baskı yapılan ve kendilerine gözdağı verilen telgraf memurlarının, hemen gereken kimseleri, Vali Paşa'yı ve diğer ilgilileri haberdar etmemelerinin ve nöbetçi subayının bunda gaflet göstermesinin sebebi nedir?
6 — Başmüdür Bey'in bilgi vermesi üzerine alınmış
olan tedbirler nelerdir?
Mustafa Kemal
Valiliğin, konuyu askerî makamlara bıraktığının anlaşılması üzerine
Kolordu Kurmay Başkanı Zeki Bey'e de şunu yazdım :
Söz konusu olan olaya karışmış olanların tutuklanıp
cezalandırılmaları için valilikçe elde bulunan imkânlar kullanılmış
yahut yetersiz görülmüş de mi, iş kolorduya atılıyor? Yoksa, bu
küstahça hareketlere karşı da valilikçe tedbir alınmasında
kararsızlık mı gösteriliyor? Bu durum anlaşıldıktan sonra, konunun
çözümü daha kolay ve esaslı olur.
Mustafa Kemal
Daha sonra Sivas'ta bulunanlara şu emri verdim:
1 — Telgrafhâne tamamen kontrol altına alınacaktır. Bir subay komutasında bir manga asker yerleştirilecektir. Bundan önce olduğu gibi, telgrafhaneyi işgal ve memurlara baskı yaparak milletin meşru birliği aleyhinde zihinleri bulandırıcı ve güvenlik bozucu teşebbüslerde bulunacak hainler kesinlikle engellenecektir. Bu gibi güvenlik bozucu hareketlerde kanunî sınırları aşan ve askere saldıranlara karşı, duraklamadan her nerede olursa olsun silâh kullanılacaktır.
2 — Küstahça hareketlere yeltenenleri yola getirme açısından, Kurmay Başkanı'nın ileri sürdüğü sebeplere dayanılarak, kaçmalarına fırsat verilmeksizin derhal gereği yapılacak ve sonucu bir iki saate kadar bildirilecektir. Ancak, bu konuda karar vermek için orada bulunan kimselerden hiçbirisinin teşebbüse geçmeyip de ne yapılacağının bizden sorulmaya kalkışılması, gerçekten esef edilecek bir durumdur.
Bu karar, bir taburu Sivas'ta bulunan 5'inci Tümen
Komutanı
Cemil Cahit Bey tarafından tabur komutanına emredilmiştir. Oraca bu
kararın sür'atle uygulanmasına hiç olmazsa yardım buyurulması
istirham olunur.
3 — Sivas'ta disiplinin sağlanabilmesi için, uyanıklıkla, bütün ilgililerle kesin ve şiddetli tedbirler alınması gereğini rica ederim.
Mustafa Kemal
Özel olarak Osman Tufan ve Recep Zühtü Beyler'e, şu direktifi
verdim:
Milli Mücadele aleyhinde küstahlık edenler için yapılacak işlemler ilgililere bildirilmiştir. Durumu takip ederek gereğinin tam olarak yapılıp yapılmadığını ve gözyumulduğu takdirde bizzat müdahale ederek bilinen şahısların tutuklanması ve yardakçılarının zararsız duruma getirilmesi istenmektedir. Bu konuda, lüzum görülürse, her kime karşı olursa olsun gereğini yapmakta çekingenliğe düşülmemelidir.
Mustafa Kemal
20 Ekimde Vali Reşit Paşa, konuyu uzun uzadıya anlattıktan sonra,
«olayın genişlemesi ihtimali varken önüne geçilmiş ve gösterilen
sür'atli ve şiddetli müdahaleden dolayı, bundan sonra benzer
durumların ortaya çıkmayacağının anlaşılmış» olduğunu yazıyordu
(Belge: 161).
Efendiler, İstanbul Hükûmeti'nin Şeyh Recep'i ve arkadaşlarını
cezalandırmış olduğuna elbette ihtimal vermediniz. «Sivaslı Şeyh
Şemseddîn'in torunlarından» diye imza atan bu miskin ve âdî şeyhin,
bundan sonra da düşmanların elinde âlet olarak girişeceği
alçaklıklara tesadüf edeceğiz.