Bu İyelik Eki Rahatsız Ediyor Beni!!!

Farkında mısınız sizler de, ya da sizin kulağınıza ulaştığında ne hissediyorsunuz? Son yıllarda iyelik eklerinin yerli yersiz kullanılması, tırmalıyor mu ya da kulaklarınızı ve de rahatsız oluyor musunuz siz de benim gibi?
Oldum olası ama son yıllardaki yanlış kullanılırlığı daha bir sıkmakta canımı. Bireyselcilik ve sahiplenicilik, yersiz kullanıldığında iyelik ekinin yüklediğiyle komik de oluyor.
Biz olmayı beceremeyiş, benmerkezcilik, bencillik, sahiplenme duygusu her şeyi haklı ya da haksız veya bir takım eksiklerin, özlem ya da açlıkların bilinçaltı tatmine çalışılması diye açıklayabiliyorum ancak kendimce bu boyutunu.
Oldum olası ben demeyi beceremedim. Aslında beceremedim sözcüğü yanlış oldu. Becerememek; istemek, o uğurda emek harcamak, çok uğraşmak ama yine de istenilene ulaşamamak anlamındadır. Oysa ben ne istedim, ne de çaba sarf ettim bu konuda. Doğru bulmuyordum çünkü.
Ben demek, benim demek! Ne çocukluğumda ailesel varlıklarımıza diyebildim, ne de şimdi kendi emeğim, kendi kazanımımla sahip olduklarıma dahi benim diyemiyorum nedense. Çok şahsi olan özel eşyalarım dışındakilere, evime, arabama dahi. Bizim hepsi, hepimizin. Hoş biz, hele de hepimiz biraz büyük geliyor benden ve uzaklardaki oğlumdan ibaret kalabalığıma ama olsun. Seviyorum ben, hoşuma gidiyor, daha rahat ve iyi hissediyorum kendimi biz sözcüğünü kullandığımda, paylaşmayı, vermeyi sevişimden belki.
Ne kısa konuşmayı, ne de yazmayı beceremiyorum bir türlü, yine uzattım lafı, bağışlayınız.
Farkında mısınız son zamanlarda artan bireyselleştirici iyelik eki ne denli yanlış kullanılmakta. İm, yani benim. Niye ki? Dil bilim adına yanlışlığı değil sadece; kişisel ve sosyal yanı, yanlışlığı da var ve altında yatan psikolojisi işin bence.
Girdiğiniz her mağazada, her tezgâhtarda aynı kullanım. “O beden ceketim kalmadı” “Sarı kalmadı elimde, beyazı da çok şık duruyor, denemek ister misiniz” “Haftaya yeni model cep telefonlarım gelecek” Hindim kalmadı maalesef ama tavuğum bu sabah geldi, bu defalık tavuk vereyim size” Bu gibi pek çok söylemi olmuştur alışveriş yaptığınız mağazalardaki tezgâhtarın.
Senin değil o mağaza, o mal da senin değil. O halde niye o iyelik eki, çözemedim bir türlü ve çok rahatsız ediyor beni. Yoksa aldıkları iş yeri gelişim seminerlerinde falan mı öğretiliyor şimdilerde, işe daha bağlı, benimsemiş görünüm sağlayıp müşteriyi güvençli kılar diye ki bende hiç de öyle bir etki uyandırmadığı gibi, tepki uyandırıyor üstelik.
Kendimi düşündüm bir an, hâlâ çalışmakta olduğumu bankada. Karşımda kredi talebinde bulunan bir müşteriyle görüştüğümü:
—Efendim istediğiniz kredi için koşullarınız uygun değil, benim size uygun kredim yok.
—Gelen teknik grup ekspertiz raporuna göre, inşaatınız belirlenen sürede tamamlanamadığı için, mefruşat kredimden yararlandırmam mümkün değil.
—Erteleme planınızı uygulamam mümkün değil, şartlarınıza uygun başka ödeme planım var.
—Bu şartlarda teminat mektubumdan yararlandırmam mümkün değil.
—Size bu koşullarınızla istediğiniz kredimi vermem mümkün değil, KOBİ kredimden yararlanabilirsiniz arzu ederseniz.
—İnşaat faiz oranım şu, mefruşat şu, işletmem de bu. GV ve BSMV oranlarım ise şunlar.Vs.vs.
Acaba benden sonra böyle olmuş mudur ki konuşmalar?
Bazı evlerde de aynen böyle; genelde de erkekler böylesi konuşuyor, benim evim, benim arabam, benim buzdolabım v.s. Kadınlar bizim diyorlar çoğunlukla, kendileri bile almış olsalar o malı. Daha mı paylaşımcılar, bencil olmadıklarından mı acaba ya da erkekler kadınlar kadar evliliği benimseyemeyip bilinç altlarında kendilerini hâlâ yalnız yaşıyor hissetme arzularından mı?!
Bunlar üzerinde sayfalar dolusu yazılabilir, nedenleri, psikolojisi, sosyolojisi, kültürü, cinslerin farklılığı gibi pek çok yanıyla ele alarak…
Gerçekten niye böyle ki son günlerde özellikle?!!
Perihan Reyhan ALKAN