Virüs
2020 yılının Mart ayında patlak veren ama aslında bir önceki yılın sonbaharında Çin’de ortaya çıkıp tüm dünyaya yayılan Covid-19 virüsü üzerine, o karantina günlerinde yazmaya karar verdim bu romanı.
İşin gerçeği, ilk başta ismi Virüs değildi. C*vid, Çok Koronali Bir Aşk Hikâyesi gibi isimler üzerinde dururken son anlarda “Virüs” adında karar kıldım. Bunu yayıncımız ve editörümüz de çok beğenince artık ismi kesinlikle bu oldu.
Geçen yılın nisan ayı başlarında yazmaya başladım bu romanı. İlk kıvılcım, sağlık çalışanlarına destek için yapılan alkış eylemleriyle çakıldı. Hazır boşum ve hiç sığamadığım kadar evdeyim, o zaman miskin miskin oturacağıma bir şeyler yapmalıyım deyince senaryoyu da kafamda belirlemiş oldum; iş sadece klavyenin tuşlarına dokunmaya kaldı.
Ancak, sürecin devam etmesi işimizi zorlaştırdı. Bu yüzden yeni gelişmeleri de yazabilmek için kendime prensip olarak koyduğum her gün mutlaka yazma ameliyesini zaman zaman ertelemek gerekti.
Çok koronalı olması, süreçle uygun düşmekteydi. Konusunun Trabzon’da, Trabzon’un sokak ve caddelerinde, evlerine kapanılan mahallelerinde ve ağır imtihanların yaşandığı, zorlu mücadelelerin verildiği hastane odalarında, koridorlarında geçmesi Trabzonlular için önem taşıyor.
Fakat bırakın Trabzon’u, bırakın Türkiye’yi bütün dünyayı ilgilendirdiği için, yurdun bu şirin köşesinden küresel bir soruna parmak basmakta, herkesin dramını, iliklerine kadar yaşadıklarını bir bakıma gün yüzüne çıkarmaktadır.
255 sayfalık kitap, akıcılığı ile güzel Türkçemizi terennüm ettirmekte, bu yüzden bir solukta okunabilecek niteliktedir. Covid-19 virüsüyle tanıştığımız günden itibaren yaşanılan süreci bire bir takip edip romana ustalıkla yerleştirmemiz sayesinde kitap aynı zamanda bir korona günlüğü gibidir.
Açıkçası, büyük özveriyle çalışan ve bu uğurda çok kayıp veren sağlık camiasına, sadece alkışlarla destek vermenin yeterli olmadığını düşünerek hem kitap yayına girene kadar bu illetten hayatını kaybedenlerin isimlerini kitaba aldık hem de kitabımızı daha sonra hayatını kaybedenlerle, halen hastane odalarında virüsle iç içe yaşayan sağlık çalışanlarına ithaf ettik.
Başkahramanının bir hemşire olması, ikinci kahramanın ise bir şehit çocuğu olması, bu iki camiaya bir vefa borcudur diye düşünmekteyiz.