Suna Gelin Destanı
Destan Hakkında Yapılan Yorumlardan…
SUNA GELİN DESTANI
Halk şiirimizdeki destan geleneğinin tüm özellikleri ve İnceliklerinin yanında, dilin sade ve tertemiz oluşu, akıcı bir üslup, konunun bir tür efsane olması gibi ana çizgiler mükemmel…
Duygulanmamak mümkün değil. Ama ben kendimi zorlayarak duygudan ve burnumun direği sızlamadan da yer yer okumayı başardım.
Ne diyeyim ki? Dört dörtlük demek hayli kolay bir değerlendirme olur. Edebiyatımız bu destanla yepyeni bir cevher daha kazandı.
Geleneksel ölçülerde tipik bir halk destanı olmasının yanı sıra arka planda tasavvuf ehline de, HAKKI arayanlara da ışık tutan ve hiç sönmeyen bir fenerdir. Bu ikinci yönüyle çok daha titizlikle tekrar tekrar okunup çözülmeli/anlaşılmalıdır.
Suna Gelin Destanı gelenekselliğin yanında tasavvufî ögelerle zenginleştiği için, çok farklı bir yere oturtulacaktır.
Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki öğrencili-ğimin ilk yıllarından itibaren kendisini tanımaktan onur duyduğum, ilk günden itibaren bilgi, görgü ve tecrübesine olan saygımdan dolayı daima “hocam” diye hitap ettiğim, bir Türkçe sevdalısı olan dostum Tahsin Melan’ın bu çok kıymetli “Suna Gelin” adlı destanını keyifle okudum.
Daha önce şiirlerini okuyor, tiyatro eserlerini izliyorduk. Bu eserinde ise Türk edebiyatının unutulmaya yüz tutmuş destan türünün fevkalade bir örneği ile karşımıza çıkıyor. Ruhundaki ve dilindeki edebî zenginliği, zihniyetindeki Türk diline, edebiyatına ve kültürüne hizmet fikrini açık olarak ortaya koyduğu bu eser vesilesiyle değerli hocam Tahsin Melan’ı canı gönülden kutlarım.
Uzun yıllardan beri yurt dışında Türkçenin bayrağını dalgalandıran hocamın çalışmalarında ve hizmetlerinde başarılarının devamını dilerim. Böyle değerli bir evlât yetiştiren Zühtü Melan’ın da ruhu şâd olsun.
Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN
Türk Dil Kurumu Başkanı
Destan Çankırı dolaylarında geçiyor olsa da genelde tüm Anadolu’yu içeren kültür değerleriyle süslü bir sevda öyküsü. SUNA ile CİVAN arasındaki sevdanın olağan üstü bir kurgu sonucu nerelere bağlandığını ve hazin sonunu konu alan 255 dörtlükten oluşan bir halk destanı.
Destan geleneklerinin yanı sıra tasavvufî yanı da ağır basan Türk halk edebiyatı alanında adını ölümsüzlüğe yazdırmaya aday bir eser. Yazarın Türk dilini kullanımındaki ustalığı ve edebî sanatların ustaca yansıtıldığı, gizlendiği daha ilk dizelerde kendini göstermektedir. Sanatları ve tasavvufî görüşleri çözebilmek için kesinlikle hiç sıkılmadan defalarca okumanız gerekebilir. Destanın 6+5 hece kalıbıyla yarattığı müzikalite sizi kendisine istemeseniz de çekecektir. Başladığınızda bitirmeden elinizden bırakamayacağınız son dönemlerde yazılmış bu alandaki eşsiz bir eser.
S. TACER
SUNA GELİN DESTANI’ndan Alıntılar:
Erenler bağından uçtum da geldim
Âb-ı zemzem sundu içtim de geldim
Sabr ile dinleyip üleşin diye
Size bu destanı seçtim de geldim
Besmeleyle başlar kelâmın özü
Kıvırıp bükmeden söylerim sözü
Dönsün bu cenaba dostların yüzü
Doksan dokuz tepe geçtim de geldim
…**
Suna’yı görmüşler çeşme başında
Beliklerin salmış topuğa doğru
Keklik gibi seker kaşın başında
Yaşı ermek üzre geline doğru
Bu destanı gelin baştan diyelim
Kimdi Suna sorup sual edelim
Gönüllerden kini gamı silelim
Yönümüz dönelim Allah’a doğru
…
Al yaşmağı gibi o da kızardı
Kader alna böyle yazı yazardı
Hangi hüküm var ki bunu bozardı
Mühürlendi sözler mahşere doğru
…
Çiğdem yolu denen sapaktı amaç
Kafes kucağında çıktılar yamaç
Otlardan örmüştü çiğdemsiz bir taç
Sandı Civan taktı başına doğru
…
Suna bir çırpıda kafesi aldı
Keklikle bakıştı gözleri daldı
Ondan ayrı kalmak onulmaz hâldi
Sardı kafesini bağrına doğru
Duman duman olmuş karşıki dağlar
Ak kara üzüme bezenmiş bağlar
Kızı eller aldı anası ağlar
Suna gelin gider gurbete doğru
…
Usulca kalkarak doğruldu bir an
Ailesi için olurdu kurban
Zaten makberdeydi nedir ki yaban
El öpmeye geldi ataya doğru
…
Melânî geçmedi çiğdem yolundan
Ne duyduysa yazdı Tanrı kulundan
Allah’a şükredip gider yolundan
Af diler sürçtüyse lisâna doğru
…